Sektörde söz sahibi olan veya “olması gereken” meslek adamlarının, yatırımcıların sorunlarına koşarken her türlü fedakarlığı yaptığını biliyoruz. Mimar ve mühendisler, sektördeki sıkıntılar için ilgili idarelerle veya yatırımcının uygulama aşamalarındaki sorunları için çok ciddi mesailer harcadığı bir gerçektir.
Yüzlerce meslek adamının hayatını ikame etme adına her türlü sorunla yüzleşmeyi göze almalarına rağmen, kendi içlerindeki veya meslek odalarıyla olan problemlerini dikkate almamaları “kendi söküklerini dikememeleri” üzüntü vericidir.
Tabi ki bunun sebeplerinden biri; meslek odalarının, üyeleri üzerinde kurmuş oldukları tahakküme karşılık, meslek mensuplarının hiçbir girişimde bulunmamasıdır. Bu boşvermişliğin tek nedeni yok tabi ki. Kimi destek bulamam korkusuyla haksızlığa boyun eğmekte, kimi haklarını ve ilgili mevzuatı bilmediğinden boyun eğmekte, kimi sisteme entegre olduğundan, kimi de ideolojik düşünerek çıkarları doğrultusunda hareket ettiği için bu duruma boyun eğmektedir.
Bu boyun eğmelerde etkin olan mevzuat bilgisi eksikliğine değinerek kısa bir bilgilendirme yapmaya çalışacaz bu yazımızda.
Özellikle yeni mezun arkadaşlarımız için verimli olacağını düşünmekteyiz.
Meslek adamları zorlu eğitim süreçlerini tamamlayıp mesleği icraya hak kazandıktan sonra, meslek odalarının dar çerçevede hak sınırlayıcı ve tamamen para odaklı bir şirket gibi yasadışı uygulamaları ile karşı karşıya kalıyorlar. Yeni mezun arkadaşlar, bağlı oldukları odada bu düzene razı görünen diğer meslektaşlarının ilgisizliği ve boyun eğmişliğini görünce, kendileri de buna razı olmak zorunda kalıyorlar maalesef.
Odaların, mesleki denetim adı altında üyeleri üzerinde her türlü hakkı kendilerinde görmelerinin ve uyguladıkları kuralların yasal bir dayanağının olmadığı mahkeme kararlarıyla sabittir. Bu kararlardan bir kaçını dosya numaraları ve tarihleri ile birlikte paylaşmak istiyorum.
Danıştay 8. Dairesi’nin 13.05.1991 tarihli ve 589 esas numaralı karar metninde “....odaca yapılacak denetimlerin içerik bakımından olamayacağı, bu denetimin, sadece üyenin odaya kayıtlı olup olmadığı ve mesleki bir kısıtlama içinde bulunup bulunmadığı yolunda olacağı açıktır. Bu denetimin birlik yada oda tarafından geliştirilecek yöntem ve düzenlemelerle sağlanması gerekirken, kendileri dışında özel ve tüzel kişiler aracılığıyla bu denetimin sağlanmak istenilmesinde ve bu amaçla odaya kayıtlı üyeler tarafından hazırlanan proje ve raporların odaya vize ettirilmeleri koşulunun başka idarelerin istenilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır” denilmektedir.
Odaların mesleki denetim adı altında vize yaptırabilmek için belediyelerle yada başka idarelerle protokol imzalaması suç sayılmıştır.
Başka bir mahkeme kararı Ankara 15. İdare Mahkemesi’nin 2013/648 esas tarih numaralı kararıdır. Bu dava Şanlıurfa’da Jeoloji Mühendisliği yapan bir arkadaşımızın zemin etüt rapolarını oda denetimine sokmadan ilgili idareye sunması sonucu 1 ay süreyle mesleki faaliyetten men cezası alması üzerine Jeoloji Mühendisleri Odası aleyhine açtığı davadır. Karar metninde telafisi güç zarar doğurabilecek nitelikte olması hasebiyle yürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.
1 haziran 2013 tarihinde çıkan Tip İmar Yönetmeliğinin 57. Maddesinin ilgili paragrafında “....Proje müellifliği ve yapım işlerinin denetimine dair fenni mesuliyet üstlenen mimarların ve mühendislerin, 27/1/1954 tarihli ve 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu uyarınca, ilgili meslek odasına kayıtlı olmaları, büro tescillerini (Değişik ibare:RG-1/6/2013-28664) yaptırmaları gerekir.(daha önce her yıl yenilemeleri gerekmekte idi.) İlgili meslek odaları, hakkında süreli veya süresiz kısıtlılığı bulunan veya üyeliği sona eren üyelerini derhal elektronik ortamda (Ek ibare: RG- 1 / 6 / 2013 - 28664) ve yazı ile merkez yapı denetim komisyonu ile bütün ilgili yerlere ve kuruluşlara bildirir. İdare yapı ruhsatı düzenleme aşamasında her proje için, proje müelliflerinden, fenni mesullerden ve (Değişik ibare: RG-14/4/2012-28264) fen adamlarından, şantiye şefleri ile yapı müteahhitlerinden mevzuata aykırı uygulama sebebiyle süreli veya süresiz olarak meslekî faaliyet haklarının kısıtlı olmadığına ilişkin ek-1’de yer alan sicil durum taahhütnamesini ister” denilmektedir.
Buradan anlaşılması gereken, mimar veya mühendislerin odaya karşı sorumlulukları odaya kayıt yapıp büro tescil belgelerini yaptırmalarıdır.
Bu büro tescil belgesini her yıl yenilemeleri gerekmemektedir. Yapılan projelerde odalardan sicil durum belgesi vb belge alınmasına gerek yoktur. İlgili idarelerin bunu meslek adamlarından istemesi tip imar yönetmeliğinin 57. Maddesine göre suç oluşturmaktadır. Odalardan belediyelere, üyeleri hakkında yazdıkları kısıtlama yazılarının bir geçerliliği kalmamıştır. Odalar bundan böyle üyeleri hakkındaki kısıtlılıkları, merkez yapı denetim komisyonuna bildirerek meşrulaştırmak zorundadır. Aksi halde gelen yazıların herhangi bir hükmü yoktur.
Bu mahkeme kararlarını çoğaltmak mümkündür. Meslektaşlarımızın, birilerinin lafına inanarak yada korkutularak odaların tahakkümü altına alınması üzüntü verici bir durumdur. Halen mimarlar odası vize yapmadıkları için bazı üyelerine para cezaları vermektedir. Bu gibi cezalar psikolojiktir diye yorumluyorum. Korkutarak boyun eğdirilmeye çalışılıyor.
Halen danıştayda ve idare mahkemesinde duruşması devam eden davalarımız mevcuttur. Davalar sonuçlanınca onlarıda ilgili arkadaşlarla paylaşmayı düşünüyorum. Haklarımızı bilerek, odaları gerçekten sorumluluk alan,asli görevinde, üyelerini bir arada tutan, üyelerine ceza yağdıran değil, haklarını savunan bir kurum olarak görmek umarım kısa zamanda mümkün olur.
Selam ve dua ile...
İbrahim Halil Güneş